Home Buradasınız/ KÖŞE YAZILARI

KÖŞE YAZILARI

KEMALİYE TÜNELİNİN GİRİŞ VE ÇIKIŞLARI IŞIKLANDIRILMALI; YOL GENİŞLETİLMELİ

Kemaliye eski ismiyle (Eğin) Erzincan’ın ilçelerinden Turizme kapısını açan önemli Şirin bir ilçemizdir. Kemaliye’nin Şirzı mahallesinin altından itibaren  hatta ordaki özel  bir Şirketin olduğu yere  kadar Karayolu gayet çok güzel geniş ve düzgün otoban gibi yanlız? Şırzı mahallesinin alt yamacından Kemaliye tünelinin ağzına gelinceye kadarki olan Karayolunun bulunduğu yer hele akşam olunca yol çok karanlık ve daha sonrasında bir anda keskin bir viraj ve yol ile Fırat arasındaki mesafenin bayağı bir yüksekliği var?  Buraya aracıyla gelen kimselerin çok dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü burada yoldan dolayı hayati tehlike var.  Bu durum Kazaya davetiye çıkartmaktadır. Onun için bir an evvel özel bir  şirketin oradan hatta Şırzının altından Kemaliye tüneline kadar olan karayolunun tamamen aydınlatılmalı ışıklandırılmalıdır.  Aynı zamanda tünelin Kemaliye Tarafıda aynı şekilde aydınlatılmalı  ışıklandırılmalıdır. Birde önemli bir husus daha var hem de çok önemli gördüğüm?  O da Şırzı mahallesinin  ilerisindeki özel  şirketin bulunduğu yerin  biraz ilerisinde  karayolu  birden bire  daralmakta ve bir anda  virajla burun buruna  karşı karşıya kalıyorsunuz; Kemaliye’ye eğer araçla gelen  kimseler bu yolun yabancısı ise Allah muhafaza oradan doğru fırat havzasına uçma tehlikeside var ha bariyerler var diyeceksiniz var ama yolu bilmeyen birisi için anlık bişey eğer o aracı kullanan kişi yolu farketmeyip aracın hızını kesmediyse bariyerlerde onu kurtarmayabilir.  Kemaliye tüneli ile 200 metrelik mesafedeki karayolunun bu kısmı genişletilmeli ve  bu büyük tehlikeli durumu  ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu da bildiğim kadarıyla Karayollarını ilgilendiren bir durumdur. Burası yıllardır bu şekilde bu yolu bilen bile bir anda dalgınlıkla Fırat havzasına uçabilir. Ben bir Kemaliyeli, Kemaliyeli sevdalısı olarak buranın Yetkililler tarafından bir an önce yapılmasını daha fazla bekletilmemesini bir an önce düzenlenip hayata geçirilmesi gerekmektedir. Kemaliye ve Kemaliye halkı herşeyin en iyisine layık olduğunu gururla ifade etmek isterim. Kemaliye’nin; Kemaliye Turizmi açısından Erzincan ve ülkemiz için büyük önem taşıdığını vurgulamak istiyorum.

Devamını Oku...

KEMALİYE’YE SAHİP ÇIKALIM

Kemaliye tarihi kentler birliği’nin kurucu üyesi, UNESCO’nun Dünya miras geçici listesinde yer alan, bir çok medeniyete ev sahipliği yapan Kemaliye; Erzincan’ın tarihi ve kültürel değeri ile öne çıkan turistik ilçesi Kemaliye, Türkiye’nin Cittaslow (sakin şehirler) ağına dahil edilen 21. yerleşim yeri oldu. Çevre şehircilik bakanlığı tarafından (töyb) turizm öncelikli yöre belediyesi olarak da seçilen ve Unesco dünya kültür mirası geçici listesinde karma kategoride yer alan, dünyanın en büyük kanyonlarından olan karanlık kanyonu ile Erzincan’ın ve bölgenin en önemli turizm noktasında yer almaktadır. Bilindiği üzere daha önceki haberlerimizde, köşe yazılarımda Gazetemizde yer verdiğimiz Kemaliye’nin önemli sorunlarından biri olan Kömür son zamanların en pahalı bir yakacağı haline gelmiştir. Kemaliye’ye kömürün gelmesi ulaşım ve nakliyesi de bir hayli kömürün maliyetini yükseltmiş oluyor. Kemaliye’de Her evde, işyerlerinde, Tokide oturan ev sahipleri, kiracılar olsun hepsi kömürün maliyetinden yakınmaktadır.Zaten kemaliyeli yazın sonuna doğru kömürlerini alamazlarsa kışın dahada pahalanacağı için yazın sonuna doğru Kemaliyeli vatandaşlar kömürlerini yazdan almaya çalışıyor ama ödemeye güçleri yetmiyor. Hele Tokide oturanlar, daire sahipleri, kiracılar olsun daire başına kömür parası 16500 ile 19500 Lira arası birde aylık 200 ile 250 lira gibi çalışana ortak gider parası da üzerine eklenince vatandaşın beli iyice bükülmektedir. Vatandaşlar bu paraları ödeyemediklerini dile getiriyorlar. Ödemeyi yapmak için ya birilerinden borç para veyahut bankalardan kredi çekip bankalara borçlandıkları; hatta en başta ev sahipleri olmak üzere evlerini memleketlerini bırakıp Malatya’ya veya başka illere göç ettiklerini görüp duyuyoruz. Böyle devam ederse Kemaliye’de ne yerlisi ne de yabancı kimse kalmayacak, Kemaliye İlçelikten çıkıp bir köy durumuna düşecektir. Kemaliye Turizmin ve yerli ve yabancı Turistin en çok uğrak yeri olduğu bu güzide beldeye sahip çıkalım? Taşımalı da olsa Doğal gaz Kemaliye’ye verilmeli göz ardı edilmemelidir. Yetkililere sesleniyorum; Kemaliye’ye sahip çıkalım. Bir zamanlar Kemaliye’nin Keban barajının hizmete girmesiyle Keban’dan elde edilen elektrikle Erzincan’a ve çoğu yere elektriğin verildiği hafızalardan unutulmamalıdır. Kemaliye kendi kaderiyle baş başa bırakılmamalıdır. Şimdi ise Kemaliye daha öncede yazılarımdan belirtmiş olduğum gibi Kemaliye’ye Doğal gaz’ın verilmesi elzemdir. Bu kışı Kemaliye’li bakalım nasıl geçirecek yetkililerden en başta eski Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım bey’den, Erzincan Milletvekilimiz sayın Süleyman Karaman ve sayın Burhan Çakır’dan, iş adamlarından Kemaliye’nin bir an evvel Doğal gaza kavuşması için çaba sarfetmelerini istirham ediyorum. Son Başbakan Binali Yıldırım’ın bütün ilçelerin doğal gaz’a kavuşacağını açıklamasından bugüne kadar defalarca müracaat edilmesine rağmen Kemah’a ve İliç’e Doğal gaz verilmiş olmasına rağmen, Kemaliye ise bir türlü programa alınmıyor. Depolama ve dağıtım yeri ve alanı belirlenmiş, uygunluğu kabul edilmiş olmasına rağmen; 30 km yakınımızdaki İliç ve güzergah da ki Kemah ilçelerine doğal gaz verilmiş olmasına rağmen hala talep ve isteklere gerekçesiz red cevabı alması çok büyük bir soru işaretidir. Doğal gaz Kemaliye için çok önemli olan göç sorununa da çözüm getirmiş olacaktır. Doğal gaz’ın gelmesi; Kemaliye’ye Sosyal ve ekonomik değerler katacağı da aşikardır. Gelin hep beraber Güzel ilçemiz olan Kemaliye’ye sahip çıkalım.

Devamını Oku...

KEMALİYE DOĞAL GAZA KAVUŞMALI

Kemaliye’de bir kısım evler Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge kurulunca tescilli tarihi binalar, bir kısmı geleneksel yapılar ve resmi kurumlar ile Toki tarafından yapılan üç etap kaloriferli binalardan oluşmaktadır. Ayrıca şehir merkezinde 28 adet özel şirket tarafından yaptırılan doğalgaza uyumlu bina ile Toki tarafından ihalesi yapılarak bitme aşamasına gelen 4.etap 176 adet yeni konut içinde doğalgaz ihtiyacı vardır. Şu anda toplamda 1250 adet konut ve 200 adet işyeri olmak üzere 1450 adet su abonesi bulunmaktadır. Yeni yapımına başlananlarla birlikte bu sayı 1500 civarı konut ve 228 adet işyeri olacaktır. Kemaliye’de ısınma aracı olarak kullanılan soba ve kaloriferlerde kömür kullanılmaktadır, bu da hava kirliliğine sebebiyet vermektedir. Ayrıca Kömür ve Nakliyesiyle çok pahalı bir yakacak durumunda olduğundan kimse kömüre sıcak bakmamaktadır. Kışın vatandaşların kömüre ödeyecekleri paranın çok yüksek meblağlarda olmasından dolayı kömür parasını ödemekte çok zorluk yaşadıklarını hatta ödeyemediklerini dile getiriyorlar.Kemaliye Halkı Kemaliyenin bir an evvel Doğalgaza kavuşmasını arzu ettiklerini belirttiler. Son Başbakan Binali Yıldırım’ın bütün ilçelerin doğalgaza kavuşacağını açıklamasından bugüne kadar defalarca müracaat edilmesine rağmen bir türlü programa alınmadığı; Depolama ve dağıtım yeri ve alanı belirlenmiş, uygunluğu kabul edilmiş ,30 km yandaki İliç ve güzergahdaki Kemah ilçelerine onay verilmiş olmasına rağmen hala gerekçesiz red cevabı alması anlaşılır değil. Geçtiğimiz günlerde Gazetemizde de bu konuya ilişkin gazetemizde Kemaliye’nin Doğal gaz sorunuyla alakalı haberi de yayınlanmıştı. Geçenlerde; Erzincan Milletvekilimiz Sayın Süleyman Karaman beyle telefon görüşmesi yapmıştım. Örnek olarak İliç ve Kemah’da Doğalgaz olduğunu Kemaliyeye neden Doğal gaz verilmediğini doğal gaz’ın Kemaliye için büyük bir ihtiyaç olduğunu Kömürün çok pahalı olduğunu Kemaliye halkının artık bu yükü kaldıramadığını ve bu Doğal gaz meselesinin çözülmesini için kendilerinden Kemaliyeye Doğalgazın getirilmesi için yardım etmelerini istedim. Milletvekilimiz Bana iliç ve Kemah’ın içinden trenin geçtiğini, ama Kemaliye’nin içinden tren geçmediğini onun için Doğalgazın gelmesinin biraz zor olduğunu ifade ettiler. Bende Sayın Milletvekilimiz Süleyman beye Kemaliye’ye çok yakın Bağıştaş tren istasyonunun olduğunu oradan merkeze en fazla araçla on dakikalık gibi kısa bir mesafede olduğunu kendilerine arz ettim. Sağolsun sayın Milletvekilimiz Süleyman Karaman bey bana şöyle dedi; ben Kemaliye’yi de Kemaliye’liyi de çok severim. Kemaliyenin Doğalgaza kavuşması için elimden ne geliyorsa bu işin peşinde olacağının sözünü verdi. İnşallah bir an evvel şirin Kemaliyemizin Doğal gaz sıkıntısı hallolur. Temennimiz Kemaliye diğer ilçeler gibi doğal gaza kavuşur. Aynı zamanda hava kirliğinin de önüne geçilmiş olur.

Devamını Oku...

BABAM SENİ UNUTMADIK! UNUTMAYACAĞIZ

Babam rahmeti rahmana kavuşalı aradan tam 2 yıl geçti; tarih 28 Şubat 2018 soğuk bir kış günüydü. Lapa lapa kar yağışının olduğu bir gündü. Erzincanlıların ve sevenlerinin bu denli ne kadar çok olduğunu bu tabiri caizse kara gününde dahi Kazım Erdem ÖZSOY’u yalnız bırakmadılar. Babam Erzincan’ın çok kıymetli değerlerinden unutulmayan yapı taşlarından birisiydi. Babam hayatı boyunca her zaman Erzincan’a ve Erzincan halkının geleceğine ışık tutan duayen çok vefakâr bir insandı. Kendi menfaatlerini hiçbir zaman düşünmezdi. Kendisine zarar geleceğini bilse dahi hiç geri adım atmazdı. Yeter ki Erzincan’a bir şeyler yapılsın Erzincan’a birşeyler kazandırılsın, hep böyle güzel hasletlerin peşindeydi. Komşu illerden Erzincanın daha iyi daha ileri bir seviyede olması için gazetesinde (ÖZSÖZ) Gazetesinde köşe yazılarında Erzincana ne kadar önem verdiğini yapılması gerekenler için adeta bir rehberlik yapıyordu. Erzincan ve Erzincan halkı herşeyin en iyisine layıktır. Erzincan için kim bir çivi çaksa Allah ondan bin defa razı olsun derdi. Siyaset ayrımı yapmazdı, hayata objektif bakardı. Herkesin yardımına koşardı, yapılması gerekenleri gücü nisbetinde yardımcı olur, kendisi için kimselerden bir şeyler beklemezdi. Zamanın valisi rahmetlik sayın Recep YAZICIOĞLU ile birlikte Erzincan’ın bütün köylerini dolaşmışlardı. YAZICIOĞLU rahmetlik babamı çok severdi. Vali Recep YAZICIOĞLU nereye gidecek olsa, babamı yanından hiç ayırmazdı. Babam anlatmıştı hiç unutamıyorum diyordu ki bir yaz günüydü Vali Recep YAZICIOĞLU Kemaliye’ye gidiyormuş babamı da yanlarına almış birlikte kemaliyeye gitmişler. Rahmetlik babam Vali Recep YAZICIOĞLU’nu Kemaliye ye çok yakın olan bizim Yuva köyündeki eve davet etmiş yanlarında da vali beyin haricinde sanırım 7, veya 8 kişi daha varmış o zaman babaannemde sağ hayatta imiş eve gitmişler babaannemde onlara yemek hazırlıyormuş; rahmetlik vali Recep YAZICIOĞLU Babaanneme dönüp diyorki ya anacığım bu oğlun bu kadar adamı aldı yemeğe getirdi bu kadar adamı sen nasıl doyuracaksın diyor! Babaannemde Vali beye diyor ki sayın valim ben elimden geleni yaptım doyan doyar, doymayanda işte çeşme akıyor deyip bir espiri de bulunuyor. Vali Recep YAZICIOĞLU’da kahkahayı basıyor. Bizim Kemaliye tarafı çok misafir perverdir. Misafiri çok severler. Babam vefat etmeden 3 yıl kadar öncesinde tedavisi için birlikte Malatyaya gitmiştik. Daha sonraları da Trabzon Farabi Hastanesine rutin olarak gidip geliyorduk. Burada tedavi görüyordu aklı başında idi kendisi vefat edene kadar hafızasını hiç kaybetmedi. Yalnız son senelerinde bu Kanser Hastalığı babamın bütün bedenini sarmıştı. Hastalıkta sağlıkta hepsi Allahü tealadandır. Hastalığı verende o, şifasını verende o, Babamla en son tedavi için Trabzondaki Farabi hastanesine gittik gittiğimizin üçüncü günü vefat etmişti. Sanki Dünya başıma yıkılmıştı. Vefatı esnasında kız kardeşimle birlikte yanındaydık. Çok üzüldük o an için inanın ölümüne hiç inanamadım. Beni yanlış anlamayın bir anda babamı kaybetmek bana çok acı geldi. Rahmetlik babamla her trabzona tedavi için gittiğimizde birlikte sağ selamet dönüp geliyorduk. Ama bu kez öyle olmadı. Babam bizleri yalnız bıraktı. Çaresizdim yapacak bişeyimiz yoktu. Allah’ın takdir ilahisi, ve babamın cenazesini Erzincan’a getirdik. Allah mekanını cennet eylesin. Ruhu şad olsun.

Devamını Oku...

Erzincan Büyük Ustayı Unutmadı

Erzincan Kent Konseyi tarafından hazırlanan Ahde Vefa Buluşmaları etkinliğinde Kültür, Sanat ve Medya’da iz bırakanlarla buluşma konulu panel beni çok duygulandırdı. Rahmetli Babam Kazım Erdem ÖZSOY Erzincan’ın köşe taşlarından birisiydi; Erzincan onun için herşeyiydi erzincan’ın sorunları sanki kendi sorunuydu. Kendisi her zaman şunu söylerdi Erzincan için kim bir çivi dahi çaksa o kişiden Allah razı olsun derdi. Erzincan’a zararına  olabilecek  yanlış bir şeylerin gittiğinin farkına vardığında  derhal müdahale ederdi. Gazetesinde yazdığı  köşe yazılarında hep dile getirirdi; yanlış giden bişeyler olduğunda hiç geri adım atmazdı isterse karşısındaki makam sahibi olsa bile, kendisine zarar geleceğini de bilse dahi. O öyle bir kişilik sahibi hatırı sayılır duayen bir insandı. Aşağıdaki Erzincan Devlet hastanesinin yerini bir aralar park alanı yapacaklardı. Park yeri nereye olsa olurdu ama hastaneyi kaldırıp yerine Park alanı yapmakta neymiş? Buna mani olmak için çok mücadele etti. Ve başardı da!  Ayrıca Üniversitemizin gelmesi  içinde çok büyük mücadele etmiştir. Erzincan onun için her şeyiydi. Herkese yardım etmek isterdi. Hep anlatırdı kendisi çocukken dedemle birlikte köylere giderlermiş ayakkabı tamiri yaparlarmış, ayrıca kemaliye dutundan verip yerine buğdayla değiştirirlermiş. Rahmetlik babam Bir gün bişey anlatmıştı hiç unutamıyorum!  kendisi küçük çocukken Hayvanla bir gün tek başına köyün birine Dut götürmüş yerine Buğday almış buğdayı hayvana köylü yüklemiş bayağıda yük ağırmış, hayvanla köye yani eğindeki eve geri dönerken  ıssız bucaksız bir yerde hayvanın üzerindeki yük devrilmiş; rahmetlik babam diyordu ki etrafta hiç kimseler yoktu ben ne yapacağım Allahım nasıl olacak dedim diyor;  o anda yaşlı bir amca çıkageldi diyor. Evladım sen sadece karşıma geç tay (denk) dur dedi diyor buğdayları yükledi bende tay (denk) durdum ve bir anda kayboldu nereden geldi nereye gittiğini hiç göremedim  ve o yaşlı amca kimdi bilemedim diyordu. Proğramda babamla ilgili konuşmalarında çok değerli Hocamız sayın Fevzi SARIÇİÇEK rahmetlik babam Kazım Erdem ÖZSOY hakkında geçmişte yaşanan çok güzel anılarından bahsederek gündeme getirerek geçmişten geleceğe iz bırakıp unutulmayacaklarını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Ayrıca bu proğramda çok kıymetli Ahmet Dumlu amcamız, Şefik Aras abimiz, Rıfkı Kaymaz abimiz, Metin Tombul abimiz, Hamdi Ülker kardeşimiz de sevgi ve saygıyla  birer birer yadedildiler bunların hepsi Erzincan için birer kıymetli değerlerimizdir. Ve de öyle kalacaklar ve hiçbiri unutulmayacak ve  gönüllerimizden hiç çıkmayacaklardır. Erzincan Kent konseyi başkanımız sayın  Hikmet KÖKSAL abimizden de Allah razı olsun böyle güzel bir proğram düşünmüş organize etmiş ve bizleri onurlandırmıştır. Gerçekten Ahde vefanın güzel bir örneği. Erzincan Kent Konseyi başkanı sayın Hikmet KÖKSAL abimiz konuşmalarında Bu buluşmalar, özellikle eski Erzincan kültürünün yaşaması ve yeni nesillere aktarılması açısından önem arz etmektedir. Atasını tanımayan yeni nesillere ne verebilir, atasını tanımayan hangi kültüre emanet olacakta yeni genç nesillere transfer edecek. Dünya eski dünya değil, çivisi çıkmış bir dünyada yaşıyoruz. Sözü beni çok etkilemiştir. Ve söyledikleri gerçeğin ta kendisidir. Çok kıymetli babam Kazım Erdem Özsoy’u ve diğer ahirete intikal etmiş olan Basın mensubu, şair, yazar olan kıymetli değerlerimizi saygıyla rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun.

Devamını Oku...

KATMERLİ GAFLETİN BEDELİ…

Evet, gafletin katmerli yaşandığı ve bedelinin ödendiği bir süreci yaşadık ve yaşıyoruz. Kendilerine yön arayanlar, yolunu kaybetmişlere adres sormayla kalmayıp adres tarifi yapanların dümen suyuna fevc fevc girince yaşanmaya başladı tüm acılar… Hâlbuki Ahzab Suresi 21.ayeti Kerimede mealen Ne buyuruyor Rabbimiz: Andolsun ki, Resulullah sizin için, Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. Anlaşılıyor ki, ilk kurtulunması gereken karanlık, karanlıkların en zifirisi olan “CEHALET” karanlığı idi. Ancak insanlığın kahır ekseriyeti, dini dünyevi beklentilerine basamak yapan gizemli ve bir o kadar da şer yüklü sıfatlarla mücehhez kimselerin eteğine yapışarak sadece ondan beslenmeyi, dünyasını ve ahiretini kurtarmanın referans noktası gördü. Uyutma seansları ile mukayese gücünden mahrum bırakıldı. Günde on sayfa okuyanın kendisini muhafaza edebileceği, onbeş sayfa okuyanın gayrete geleceği, yirmi sayfa okuyanın, ilme kendisini vereceği gerçeği göz ardı edilerek kendisinin yerine başkalarının düşünmesi sistematik olarak empoze edildi. İnsanın kurtulması huzur, saadet içinde yaşamasını sağlayacak referans noktalarını Kâinatın Yaratıcısı Yüce Allah cc. Mahlûkatın nefesleri adedince insanlığın idrakine sunmuş iken, Hablul metin olan Allah’ın sımsıkı ipine sarılmak var iken, kendisini çıkmaz sokaklara sürükleyenlerin peşine takıldı. Peki, burada kusur İslam’ın mı? Asla ve Kat’a. Kusur, İslam’ı bir bütün olarak kavrayamayan, kendi inanç hürriyetine kendisi pranga vuran, beşerin kurduğu şerlere entegre olanlarındır. Nabzını, insanın doğasından anlamayanlara tutturanlar, körle yatıp şaşı kalkanlar misalidir. Neticede birileri atlas döşeklerde zevkü sefa içinde Allah deyip kendi oluşturduğu tebasını günah bataklığına sürükleyip günahlara kaydırdıkça, İslamiyeti ortadan kaldıracak, İslamsız Dünya düzeninin kurulmasına da taşeronluk yapmış olacaklardır. Bugün inanan insanın yapması gereken hadiseleri ve olayları filtreden geçirmek, tahlil ve feraset sahibi olmak, şeytanın ve şeytanın ortaklarının hile ve desiselerini bilerek kendisine ilmin ışığında yön tayin etmektir. Tüm dünya Müslümanları günümüzde şeytanın ve şeytanlaşmış ruhların zulmüne uğramış ve onlara karşı zillete düşmüş ise, sebep onların güçlü oluşu değil, bizim güçsüz oluşumuzdur. Her inanan insan İslam binasının tuğlası demektir. O zaman iyi bir fert ve sağlam bir tuğla olmaya özen gösterebilecek çelik bir iradeye sahip olmak zorundayız. İşte bu da ancak ilim tahsil etmekle olacaktır. Evet, okuma, bilme, öğrenme hiç ama hiç durmadan. Kâinat durağan olmadığına göre… İlahi mesajı iyi anlamalı, iyi okumalıyız. Bu okuma babasının Muhammed İkbal’e dediği gibi, Yavrum; Kur’an-ı sana geliyormuş gibi oku. Bütün okumalarda işte esas bu olmalı. Aksi takdirde, nefsin labirentlerinde dolaşan insanın şeytan ve şeytanın ortaklarının hizmetkârı olup, şeytanca fiiller işleyip, melek gibi muamele bekleme alışkanlığı kazanacağından Allah CC. ın, bir ceza ve uyanışa vesile olsun diye gönderdiği her musibete nefsinin dışında bir suçlu arayacak ve günün her saatinde de onunla beraber olacaktır. Ne alkolün tütsülediği kafaların, ne gizli mahzenlerde kendi Ülkesine kumpas kuranların, kurmak istediği düzene karşı mukavemeti olacak nede sözüm ona bağlı olduğu İslamın bir müntesibi olabilecektir. Neticesinde bağı kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağınık, ne Müslüman’ım demenin hazzını duyacak nede kendi istediği bir dünyayı elde etmiş olacaktır. Allah Resulü a.s. ; Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz. Yani Müslüman iki defa aldatılmaz buyuruyor. İslamın yükümlülüğü aklı olanadır deliye değil. Deli olmadığımıza göre demek ki, kapsamlı bir analiz yeteneğine ve idrakimizi kullanmaya ihtiyacımız var. Başkalarını İslam hakkında ne düşündüğü bizi ilgilendirmiyor. Biz ne düşünüyoruz asıl önemli olan budur. Kendimize dönüşün zamanıdır artık. İnanan bir insanın boş vakti yoktur. Hani büyüklerden birine latife kabilinden sormuşlar. Hocam; Azrail sizi unuttu mu yoksa. Cevap: Hayır Azrail ile yakında görüştük. Bana dedi ki boş bulursam götürürüm. Sözün özü, Süleymaniye Camii yapmak için Sultan Süleyman, Mimar Sinan lazım. Yıkmak için yarım teneke dinamit yeter. Düşünmeden, okumadan, araştırmadan yaşayanlar başkalarının kirli planlarının figüranları olup, durmadan kalıp değiştirir, şahsiyet travmaları yaşar ve zamanla tüm milleti tehdit eden birer virüs ve mikrop yuvası olurken kendi insanın üzerine bomba yağdırabilecek kadar canileşebilir.

Devamını Oku...

Çayırlı’da Yetişkinlere Okuma Yazma Kursu

Çayırlı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü desteğiyle Balıklı,Verimli ve Çaykent köylerinde okuma yazma kursları açıldı.Kursa özellikle yetişkin erkek ve bayanlar ilgi gösteriyor. Çayırlı Halk Eğitim Merkezi Müdürü Muammer Doğan,konu ile ilgili olarak yaptığı açıklşamada,”Çayırlı Halk Eğitim Merkezi olarak okul çağı geçmiş kişilere yönelik açtığımız birinci ve ikinci kademe kursumuza vatandaşlarımız ilgi göstermektedir. Balıklı,Verimli ve Çaykent köylerindeki okullarda öğretmenler tarafından hafta içi verilen kurslarımızda kursiyerlerimize okuma-yazma öğretiliyor. Kursumuzun şuan en yaşlı kursiyeri 65 yaşında. Buda okuma-yazmanın yaşının olmadığını gösteriyor. Okuma-yazma bilmeyen yetişkin bayanlarımız kursumuza gelip katılabilirler. Bu kurslarımızı talep olduğu müddetçe açmaya devam edeceğiz.Kurs sonunda başarılı olan kursiyerlere sertifika verilecek. Balıklı,Verimli ve Çaykent köylerinde açılan kurslara toplamda 20 kursiyerin katıldığını vurgulayan Doğan,”Kurslarda İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün görevlendirdiği öğretmenler ders veriyor.Kursiyerler Kasım ayında başlayan Pazartesi,Çarşamba ve Perşembe günleri olmak üzere haftanı 3 günü toplam 120 saat sürecek olan kursu 29 Şubat’ta tamamlayacak. 1. ve 2. kademe olarak düzenlenen kursta, başarılı olan kursiyerlerden 1. kademeye gidenlere okuma yazma sertifikası, 2. kademeyi bitirenlere ise belgeleri verilecek. program ile okur yazar olmayan bireylere okuma yazma becerisinin yanı sıra matematik ve temel yaşam beceriside kazandırılmıştır”dedi.

Devamını Oku...

ERZİNCAN KYK; ÖĞRENCİLERİN GÜVENLİ LİMANI

Batı dünyasının dine yabancılaşmasından derin rahatsızlık duyan, dini insan hayatından çıkarırsanız her şey mubah olur diyerek etkili bir dil kullanan Fransız bilim adamı Alexis Carell’e büyük bir topluluk önünde gençleri tasvir etmesi söylenir. O da eline kâğıdı kalemi alır ve bir resim çizer. Çizdiği resim,  bir kulağının üzerine yan gelip yatan bir köpek resmidir. Resmi görenler şaşkın bakışlarla resme bir anlam yüklemeye çalışırlar. Alexis Carell söz alır ve gençliği tasvir ettiği resim üzerinden açıklayarak, şöyle der:Gençliği, kendi zevk ve ihtiraslarının zebunu yani, kölesi olmuş, mide ile tuvalet arasında mekik dokuyan, sonra bir kulağının üzerine yan gelip yatan, geleceğe ait bir tasavvuru olmayan, gününü gün eden her türlü felakete toplumu sürükleyebilecek yaşayan ölülerdir. Yukarıdaki örnekten hareketle, Devletin güçlü olması; fertlerin kültür, inanç, tarih potasında yoğrulup milli bir duruş sergilemesi, birlik ve beraberliği ortak payda yapması ile bire bir ilişkilidir. Devletin güçlü olduğu yerde ayrılık gayrılık tohumları yeşerecek zemin bulamaz. Kötülerden daha gayretli olan toplumlar, milletin sıhhat ve selameti açısından adeta dinamo vazifesi görürler. İyide bu gençlere,” İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın” felsefesini sevgi iklimini, arzu ettikleri sevgi ve şefkati, muhabbeti, hakikati, milli ve manevi değerlerini, kültürünü tarihini sunacak açlıklarını giderecek kılavuzlara ihtiyaç var. Elmas dünyada var olan en sert olan maddedir. Ondan sonraki en sert madde ise camdır. Onun için camı elmasla keserler. Elması da kurşunla işlerler. Dünyanın en sert maddesine şekil verebilmek için yumuşacık bir şey, ama “yumuşacık” o da kurşun kullanırlar. Hani su damlasının mermere tıp tıp damladıkça mermeri delmesi gibi.. Bütün sert şeyler için bile yumuşaklık lazımdır. Suçlular ordusunun askerleri, ruh dünyası paramparça olmuş insanlardan oluşuyor. Başkalarının hayat figüranı olan, insanlığa ve insana kastedenlerin hikâyelerini bir dinleyin koskoca bir hiçle karşılaşırsınız. Maalesef, topluma sürekli yanlış ve olumsuz örnekleri göstermek toplumu karamsarlığa itiyor. Onun içindir ki istikbalimiz adına nesil diye bir derdimiz olacak. Bu derdi de kendisine dert edinecek rehberler, önderler olacak Bu Ülkede, bu şehirde hiç mi iyi örnek, hiç mi iyi bir davranış, hiç mi iyi bir uygulama, hiç mi dertlenen idareciler, vazifesini Bi- Hakk’ın yerine getiren, mesaisini ibadete çeviren insanlar yok. Hayır var! Ya hep pas geçilerek görmezden geliniyor ya da ideolojik külah giydirilmeye çalışılarak değersizleştiriliyor. Küçük olumsuzluklar, kalemlerin ucu sivriltilerek harflere dökülüp milletin sinesine saplanmaya çalışılıyor. İşte bu olumlu örneklerden bir tanesi; Üstlendiği görevle mütenasip, sosyal sorumluluk hissine sahip ve o sorumluluğu yerine getirmede son derece azimli ve kararlı olan Erzincan Kredi Yurtlar Kurumu İl Müdürü Sayın Fevzi SARIÇİÇEK. Bahara giden yolları eriyen kar taneleri açarmış derler. Taş kalplilerin kalbide sevgiyle yumuşarmış. Vasıflı İdarecilerle, Kredi Yurtlar Kurumu gençlerin sığınabileceği en güvenilir bir liman haline gelmiştir. Artık oradaki her öğrenci o kurumdaki her görevliyi ekmek gibi, su gibi tanıdık görüyor, mihmandarlarının mihmandarlığından emin oluyor ise, eğer bir öğrenci oradaki görevliyi, hayat tarzı ve onda bulduğu değerleri kendisine model olarak alıyor ise, gelecek adına tasavvurumuz Alexis Carell’in tasavvurundan azadedir. Zira Erzincan Kredi ve Yurtlar Kurumu İl Müdürlüğü, öğrencilere sosyal, kültürel, tarihi, her türlü soysal sorumluluk projeleri hazırlayarak gençlerin vaktini hem daha eğlenceli hale getirmek, hem de hak ve hakikat noktasında onları milli ve manevi duygularla mücehhez kılarak, becerilerini ve kabiliyetlerini geliştirmek, birbirleri arasında sevgiyi ve muhabbeti tesis etmek, bunları yaparken metodolojik olarak, yöntem ve metoduna göre her öğrenciye ayrı ayrı yaklaşım tarzı gösterilmesi sorumluluk sahibi, dertli idarecilerin ve ekibinin başarısını karşımıza çıkarmaktadır. Bize düşen, hak ve hakikat adına bu tür idarecileri takdir ederek gayretlerini artırmak, değerlerini hissettirmektir. Yakından takip ettiğim ve çalışmalarına muttali olduğum, bir başka Kurumuzun İdarecisini, ekibini ve çalışmalarını kaleme alacağım köşe yazısında buluşmak temennisi ile.

Devamını Oku...

SEL GELİYOR… ANCAK; “YAŞATMAK İÇİN”

Kültür emperyalizmini, ülkemizin tarihini, kültürünü, maneviyatını tanıyan hainler eli ile gerçekleştirmek, ardından da siyasi ve ekonomik darbe ile sömürge alanını genişletmeyi amaçlayan İblisler Meclisi darbe üstüne darbe yiyorlar ve yiyecekler… Artık ayağa kalkma zamanıdır. İslam beldeleri, yurtları, şehit kanları ile sulanan topraklar, her türlü mezalime uğrayan, toprakları talan edilen Müslümanların uykuda olmaları büyük bir zillettir. Uyutulan ve uyuşturulan İslam Dünyası derlenip toparlanma sancıları yaşıyor. Bu derlenme ve toparlanmanın, kaybettiği ruhu tekrar kazanma azmi ve kararlılığı, Türkiye sayesinde tüm İslam dünyasına fer ve ışık olmaktadır. Kendilerini kaptan-ı Derya zanneden, zehirli ve kılçıklı düşünceleri ile dünyayı yaşanmaz hale getirenlerin borularının sesi kısılması vetiresine girmiştir. Amerika’sı, İngiltere’si, Fransa’sı, Almanya’sı, İtalya’sı, Belçika’sı dahası Avrupa’sı endişe içinde… Korkuyorlar gelen selden… Yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Kıyam hareketidir aslında yaşananlar… Kendi kendinize tarih yazamazsınız haykırışıdır, doğru tarihi biz yazacağız, önderlik edeceğiz, ediyoruz tüm İslam âlemine. Kim ne derse desin gıpta ile izleniyor Türkiye. İçimizdeki hainler, iblisler ve mavallar hariç. Bir zamanlar racon kesilen gel gel, git git diye talimatlar yağdırılan değil, Ülkesinin sorunlarını, milli, kendi kültür ve inanç teknesinde yoğurarak geleceğe yürüyen bir Türkiye var. Artık bu selin karşısında kimse duramaz. İflas bayrağını çekmiştir tüm beşeri sistemler. Bir arayış için de tüm dünya insanları. İşte tamda bu noktada hayat iksirini sunacak ve Allah’ın kullarını, kula kul olmaktan kurtaracak, asrın firavunlarını, tağutlarını tarihe gömecek meşalenin ateşi tutuşturulmuştur. 15 Temmuz onun için bir milattır. Ahırı medeniyet diye yutturan Avrupa ne kadar 15 Temmuz’un üstünü örtmeye çalışsa da, korkunun kendilerinde ne kadar egemen olduğu gün gibi aşikârdır. Tağutlar birer birer kendi kurdukları tuzaklara düşeceklerdir. Hiçbir İslam Ülkesinin liderinin tüm dünyada yaşanan rezaletleri dile getirmeye cesaret dahi edemediği mevzuları, önce davet ve tebliğini yapıp, bu davet ve tebliğ kulak arkası edilince, fezlekelerini de ortaya koyarak tüm dünyanın gözü önünde maskelerini indiren, İblisler Parlamentosunun yediği haltları tek tek sıralayan bir Cumhurbaşkanı ve arkasında milli irade var. Türkiye’nin dinamizminden esinlenen ve ümit kulvarına giren, cesaretini toplayan tabandan yükselen bir ses var. 25 yıl önce 1991 yılında Amerika’nın öncülüğünde sözde demokrasi götürüyoruz teranesi ile koalisyon güçlerinin başlattığı kod adı, “Çöl Fırtınası Harekâtı” Körfez Savaşını, BMGK tarafından Irak’a uygulanan, çökertme harekâtı olan, ekonomik yaptırımları hatırlayanlar, o dönemdeki Türkiye’nin pozisyonunu bugün ile kıyasladığında o günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye’nin kıyas dahi yapılamayacağını görürler. Türkiye’m! Artık Hatt-ı müdafaa yoktur, Sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Topyekûn Diriliş vaktidir.

Devamını Oku...